Gönül Tamircisi
Beklemek… Zamanın yavaşladığı anlarda durmak; gökyüzüne, raylara, köşeden çıkan otobüse bakmak. Beklemenin en sıradan hâlleriyle bir banka sırasında, bir muayenehane kapısında, gözlerin saatle buluştuğu bir anın içinde...
Bir de onları beklemek vardır ki, gelmezler bir türlü... Dakikalar geçtikçe gönlüne hüzün düşer; başını kaldırır ve uzaklara bakarsın, bir ses, bir toz bulutu, bir karartı görmeyi umarsın ama göremezsin.
Seni kıranların, pişmanlık istasyonunda inip ellerinde kır çiçekleriyle sana doğru koşmasını beklersin. Kırgınlıklarını görsünler, eğilip kırdıkları yerden öpsünler, yaraların iyileşsin istersin. Bilirsin ki bir yarayı en hızlı iyileştirenler, aslında yarayı açanlardır. Fakat zaman geçer ve o küçücük, sessiz cümleyi duyamaz kulakların: “Özür dilerim.” Bu iki kelime, sana yeniden baharları getirecekken bir türlü gelmez.
Sonra kalkıp pencerenin önünde ıslanmış kirpiklerle durur, var olmanın rüzgârını göğsüne doldurursun. Haberleri olmadan affedersin seni üzenleri. Kırgınlıklarını bohça yapar, sessizce kaldırırsın. Bu sessiz affediş, hazan mevsiminde bile ruhu besleyen bir güçtür.
Gönlümüz kırıldığında, yaşadığımız hayal kırıklıkları derin izler bırakır. Annem, çocukluğumda kırılganlığımın tek tamircisiydi. Ağladığımda yanımda durur, elleriyle saçlarımı okşar, gözlerimin içine bakar, sevgisi yüreğime işlerdi. Gülücükler saçılırdı gözlerimden; hıçkırıklarım susar, ruhum ferahlardı. Şimdi etrafımda böyle bir gönül tamircisi yok.
Affetmek, en çok da kendimize yaptığımız bir iyiliktir. Karşımızdakinin özür dilemesini beklemek yerine, içimizdeki yükleri bırakmak; özgürlüğün ve huzurun ta kendisidir. Sessiz bir köşede, içimizdeki affı bulduğumuzda ruhumuz kanatlanır. Çünkü affetmek, geçmişin zincirlerini kırmak ve ruhunu sonsuz bir özgürlüğe kavuşturmaktır.
Fevzi CEYLAN - Kayseri