Beşiktaş’ta Bir Kaptan-ı Derya
Eposta :

Beşiktaş’ta Bir Kaptan-ı Derya

Asıl adı Hızır’dı. 1478’de Midilli’de dünyaya geldiğinde belki de kimse onun Akdeniz’i bir Türk gölüne çevirecek kudrete erişeceğini bilmiyordu. Fakat hayatın dalgaları onu ağabeyi Oruç Reis ile birlikte korsan yelkenlerine, ardından da Osmanlı’nın kudretli donanmasına sürükledi. Avrupalıların “Barbarossa” diye anıp korkuyla andıkları bu iki denizci tarihin akışını değiştirdi. Oruç Reis şehit düşünce Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim’in hizmetine girerek Osmanlı’ya katıldı. Sultan ona yalnızca “Hayreddin” yani “Dinin hayırlısı” adını vermekle kalmadı, aynı zamanda Cezayir’in beylerbeyliğiyle de onurlandırdı. Ve sonra…Osmanlı donanmasının başına geçerek tarihe adını “Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa” olarak yazdırdı. Denizin sonsuz maviliğindeki Barbaros’un yelkenleri bir milletin ufkunu genişletti. 1538 Preveze Deniz Zaferi, Akdeniz’in kaderini tayin etti. Avrupa’nın birleşik haçlı donanması onun stratejisi karşısında darmadağın olmuştu. O günden sonra deniz, Türkçe konuşmaya başladı; Akdeniz, Osmanlı’nın kudretli bir gölü hâline geldi. Ama Barbaros’un hikâyesi yalnızca zaferlerle sınırlı değildi. İstanbul’a her dönüşünde gemilerini Beşiktaş kıyısına demirler, burada nefes alırdı. Bu semti yalnızca bir liman değil aynı zamanda bir yuva bildi. Bir yalı yaptırdı, medreseler ve mektepler kurdu. Bugün çoğu ayakta değil belki ama ardında bıraktığı iz hâlâ bu sahilin taşlarında, martıların çığlığında ve dalgaların kıyıya vuruşunda saklıdır. 1546’da gözlerini hayata kapadığında, rivayet edilir ki ardında bir vasiyet bıraktı: “Beni denizin sesini duyabileceğim bir yere gömün.”

İşte bu yüzden Beşiktaş sahilinde, Mimar Sinan tarafından inşa edilen türbede ebedî uykusundadır. Sekizgen planlı, tek kubbeli, küfeki taşından yükselen bu yapı yalnızca bir türbe değil aynı zamanda bir milletin denizlere bakışındaki kararlılığın sembolüdür. Sandukasının üzerini örten ipekten yeşil sancak, sanki hâlâ rüzgârla dalgalanır, bize geçmişin kudretini hatırlatır.

Barbaros’un azmi, ufka açılan bakışı ve denizi bir medeniyet sahnesine dönüştürmesi, genç nesillerimiz için bir yol haritasıdır. Bu düşüncelerle Beşiktaş sahiline yolu düşen herkes, dalgaların sesine kulak verdiğinde aslında bir milletin geleceğe uzanan iradesini işitecektir. Çünkü deniz susmaz. O, geçmişten bugüne daima konuşur. Ve biz, Türkiye Yüzyılı’na yelken açarken bu sesi duymak, bu mirası taşımak zorundayız. İstanbul’a yolunuz düşerse bu eşsiz mekânı mutlaka rotanıza eklemelisiniz. Çünkü Barbaros’un türbesi yalnızca ziyaret edilebilecek bir yer değil aynı zamanda bir ufuk dersidir. Ufukları fethedenlerse asla unutulmazlar.

 

Nagihan ÖLMEZ - İstanbul