BAHARIN FISILTISI
Eposta :

BAHARIN FISILTISI

Doğa, yeni bir doğumun eşiğinde. Ağaçlar, gelin gibi bembeyaz ve tozpembe çiçeklerle donanmış. Çimenler, envaiçeşit çiçekleriyle renk şöleni sunuyor. Tabiatın büyüleyici kokusu sarmış her yanı. Bu hoş koku karşısında usulca tabiatın bağrına teslim oluyorum. Orada kendimi son derece güvende hissediyorum.

Kuş cıvıltılarıyla tamamlıyor bahar ihtişamını. Doğanın uyanışı karşısında her varlık heyecanlı. Kalbim bir başka atıyor bugün. İçimi ısıtan yaz güneşi, buz tutmuş yaralarıma merhem oluyor. Çözülen yaralarım, içime su serpiyor.

Geniş bir parkın ortasındayım. Etrafımda çocukların neşeli sesleri yankılanıyor. Gökyüzünde rengârenk uçurtmalar, özgürce süzülen kuşlar gibi dans ediyor. Uçurtmaların ipleri rüzgârla dalgalanırken çocukların gözlerinde mutluluk ve heyecan var. Rüzgârı arkalarına alıp paten kayan çocuklar, hızla geçip gidiyorlar parktan.

Aileler, Ramazan orucunu açmak için çimenlere sofralar kurmuş, ezan sesini bekliyor. Bazen parktaki anne nidaları kuş seslerini bastırsa da bu ritme alışıyorum.

Ölüm, bir süreliğine rafa kalkıyor. Bu kulaklar kötü bir söz duymak istemiyor. Acının içinde çiçekler açıyor. Umut, doğanın içinde yeniden yükseliyor.

Ayaklarım çorapların esaretinden kurtuluyor. Kendimi çimenlere bırakıyorum. Toprakla kavuşan ayaklarım, ilk hâliyle bağ kuruyor. Toprak, insanın ham maddesi. Hiç yabancılık çekmiyor ruhum. Tüm kötü enerjimden arınıyorum. Üstelik yaş çimen kokusu burun deliklerimden yüreğime akıyor.

Yüreğim rahatlarken, uzaktan farklı cümleler kurarak acısını semaya ulaştırmaya çalışan perişan bir adamın nidalarına kulak veriyorum. Tanrı’ya içten bir dua ediyor sanki. Sonra hayalî bir bağlamayı çalarak sessizce şarkı söylüyor. Hayal kırıklığı bedenini sarmış. Kafesten çıkmaya çalışan kuş gibi kanat çırpıyor. Önüme gelip kurbağa heykeline dokunuyor ve gülümsüyor. Ne düşündü acaba?

İçimdeki baskılanmış ses, ciğerlerimi delmek istercesine debeleniyor ama nafile... Yaşanmamış hayatlar insanı farklı kalıplara sokuyor. Kimi, söyleyemediklerini çığlıkla dışa vuruyor. Keşke sağlıklıyken söyleyebilseydi!

Nice sessiz hikâyeye denk geliyor insan. Bazıları hüznüyle doğayı izliyor. Ben de onları izliyorum. İçlerindeki çığlığa kulak verip yaralarına şifa diliyorum.

Ezan vakti yaklaşıyor. Orucun son saatleri… Herkes, özlediği yemeği heyecanla bekliyor. Mühürlenmiş dudaklar Allah’ın kelamıyla açılacak. Sofralar kuruldu. Mis kokular burnuma doluyor. Sokak lambalarının loş ışığı ile güneşin batışı, bir devir teslim törenine hazırlanıyor.

Ve ezan sesi… Tıpkı baharın tazeliği gibi ilahi kelamla ruhlarımız canlanıyor. Sofradan gelen kokular bir özlemi fısıldıyor. Batan güneş ve loş ışık, bir sonu ve yeni bir başlangıcı müjdeliyor. Bu bekleyiş, bedenin arınışını ve ruhun manevi tazelenmesini simgeliyor.

Fatma ŞİRİN - İstanbul