YENİDEN TUTUNMAK
Önünde akıp giden her şeye, kuruyup dökülen savrulan yapraklara, cadde boyunca koşar adımlarla yürüyen insanlara, sonu görünmeyen yollara bakıyordu. O sırada büyük ve hızlı bir sarsıntıyla sendeledi. Önce kapkara plastik bir şeyle yekpare oldu, sonra kendini yerde sallanır hâlde buldu. Tepesinden başlayıp tüm bedenini silindir gibi ezip geçen araba tekerleğine okkalı birkaç söz söylemek istedi ancak korkusu baskın geldi. “Şimdi ne yapacağım, şimdi ben ne yapacağım?” diye söylenmeye başladı. Üşüyordu. Üstelik kapağı da kaldırıma savrulmuştu.
Zavallı küçük su şişesi; marketteki rafta pırıl pırıl parlayan, ezilip büzülmemiş hâlini özlemle hatırladı. Orada diğer şişeler arasında ne de mutluydu! Ta ki kendini derin çizgilerle dolu bir insan avucunda buluncaya kadar. Keyifli bir yolculuğa çıkacağını sandı önce fakat çok kısa bir süre sonra bir arabanın içinden öylece atılmıştı yola. Umutsuzdu, kayıptı. Şimdi ne yapacaktı? Rafta söylenenleri anımsadı, “Eğer bir gün içiniz boşaltılır da atılırsanız geri dönüşüm ünitelerine ulaşmaya bakın.” demişti yeniden dönüşüp raflarda yerini alan yaşlı akrabaları.
Bir yolunu bulmalıydı ancak önce kapağına ulaşmak istiyordu. Tüm gücünü toplayıp keşke zıplayabilseydi kaldırıma. Birkaç kez yekindi ama başaramadı. O sırada yoldan geçen bir genç, esaslı bir tekmeyle savurdu zavallıyı. Şişe; önce kendine gelemedi, sonra başını hafifçe salladı ve etrafına baktı. Kendindeydi. Kaldırımda birkaç adım ötede duran kapağına çok yakın olduğunu fark edince tüm acısını unuttu. Sonra birdenbire hiç ummadığı bir şey oldu. Sıcacık, sevgi dolu bir el; yerden aldı kendisini, ardından da kapağını. Kapağı ile açık olan kurumuş ağzını kapattı şişeciğin. Şimdi de o sıcak elin sahibi, onunla konuşuyor muydu ne?
“Sen de mi savruldun? Sen de mi yolunu kaybettin ha!” diyordu.
“Evet, evet!” diye cevap verdi ona usulca. Sonra “Bir el, bir el aldı beni bulunduğum raftan.” diyecek oldu ama diyemedi çünkü zaten o tatlı sımsıcak ses konuşuyordu kendisiyle hâlâ.
“Bir el değil mi? Bir el, hoyratlığıyla mahvedebiliyor bazen hayatımızı bazen de sımsıcak sevgisiyle hayata tutunmamızı sağlıyor.”
Isınmış, tamamlanmıştı şişecik. Birkaç dakika sonra kendini geri dönüşüm kutusunda buldu. Huzurlu ve umutluydu artık. Çünkü onu geri dönüşüm kutusuna gönderen elin sahibi “Yine, yeniden başlayacak her şey.” diyordu. İşte, geri dönüşüm kutusundan yenileneceği yere -hastanesine- bırakılıvermişti.
***
Hastanenin kapısından çıktığında yılgın, umutsuz ve çaresiz hissediyordu kendini. Yeni bir yaşamın kapılarını araladığını bilse de içindeki bu duygulara yeniliyordu çoğu zaman. Kimsesiz olduğunu farz edip yoluna devam edecekti. Gelgelelim kimsesiz değildi. Hem bağımlılığını da yenmişti. Bunları hatırlayınca güçlü hissetti kendini. Eline oyun yüklenebilen telefon almayacak, bilgisayarında da oyun olmayacaktı bundan sonra.
Evdeki tüm bilgisayar oyunlarını ve oyun konsollarını kırıp atmasını tembihlemişti eşine. Nasıl da savrulmuştu hayatı. Uluslararası bir şirkette üst düzey yöneticiyken pandemide eve kapanmayla büyük bir boşluğa düşmüş, sonrasında dijital oyun bağımlısı olup çıkmıştı.
Elinde ekose desenli bez valiziyle omuzları çökmüş bir vaziyette dolmuşa bindi. Evine yakın bir yerde indi. Uzunca bir süre yürüdü sonra yorulunca işlek bir caddenin kaldırımındaki banka oturdu. O anda yola fırlatılan içi boş plastik bir şişenin sesiyle irkildi. Muhtemelen arabanın birinden atılmıştı şişe, kapağı bir yana kendi bir yana savrulmuştu. Öylece durup caddenin ortasındaki şişeyi uzun süre izledi. Üzerinden araçlar geçmiş, saniyeler içinde nasıl da bir anda ezilip dümdüz oluvermişti zavallı.
Her araba tekerleği üstünden geçtiğinde daha da düzleşiyordu şişecik. Hâlbuki ihtiyacı olan sadece bir nefesti. “Şimdi yerden kaldırıversem, derin bir soluk alıp ağzına üfleyiversem yine kendine gelir mi zavallı şişecik? Yok, gelmez! Her yanı yine eciş bücüş olur. En iyisi onu geri dönüşüm kutusuna atmak.” diye düşündü. Hayat da öyle değil miydi? Hiçbir şey eskiye dönmezdi elbet ama her şeye yine yeniden başlanabilirdi.
Şişeyi bir süre daha izledi, kapağını aradı. “Kapağı da savrulmuş garibimin.” deyip kaldırımın öte tarafına baktı. O sırada taksiden inen bir gencin tekmesiyle oturduğu bankın yanına savruldu plastik şişe. Şu gariban şişeyle aynı olduğunu hissetti. Kalktı, “Hadi kaybolan yollarımızı bulalım.” diyerek elini uzattı şişeye. “Benim de elimi yeniden tutacak sımsıcak bir el olacak elbet, yeniden başlayacak her şey.” deyip yuvasının olduğu sokağa doğru yürüdü. Tanıdığı o sımsıcak elleri bir kez daha ama bu kez hiç bırakmamak üzere tutmaya…
İnci BAKAN KIRAÇ - İstanbul