UNUTMADIK!
6 Şubat 2023…
Bir tarih değil, bir dönüm noktası. Türkiye, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Binlerce bina yıkıldı, on binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca kişi etkilendi. Sadece şehirler değil, umutlar ve hayaller de enkaz altında kaldı. Depremin gerçekleştiği o andan saatler önce yarına dair kurulan hayallerin yarıda kaldığını, yemek masasında bir araya gelmiş aile fertlerinin bunun son birliktelikleri olacağını kim bilebilirdi ki…
Tarihin de izlerini asla silemeyeceği o an 04.17…
Kimileri bir daha uyanamadı, kimileri sevdiklerine ulaşamadı, kimileri ise geçmeyecek yaralarla hayata tutunmaya çalıştı. İşte bu noktada acıların içinde tek bir gerçeğe sarılmış bulduk kendimizi:
Dayanışma ve Umut
6 Şubat depremleri, sadece fiziksel bir yıkımı değil aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik bir dönüşümü de beraberinde getirdi. İnsanlar yakınlarını, evlerini, anılarını kaybetti. Ancak afetin ardından ortaya çıkan dayanışma, toplumsal hafızanın en güçlü unsurlarından biri oldu. Herkes elinden geleni yaparak yardıma koştu, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler büyük bir özveriyle çalıştı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen destekler, felaketin yaralarını sarmak adına önemli bir adım oldu.
Bu süreçte Millî Eğitim Bakanlığı Arama Kurtarma Birimi (MEB AKUB), eğitim camiasının afetle mücadelede ne kadar önemli bir rol oynayabileceğini gösterdi. Eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler arama kurtarma faaliyetlerine aktif olarak katıldı. MEB AKUB’un deprem bölgesinde gösterdiği çaba, sadece fiziksel kurtarma çalışmalarıyla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda deprem sonrası süreçte psikososyal destek sağlayarak çocukların ve gençlerin travma ile baş etmelerine yardımcı oldu.
Hatırlamak, Unutmamak, Umudu Korumak
Bir deprem, bir şehri yerle bir edebilir ama yaşananların unutulmaması bir daha yaşanmasının önüne geçilebilir. Bugün belki bu yazıyı okuyanlar için 6 Şubat bir tarih olabilir. Ama o günü yaşayanlar için acısı unutulmayacak canlı bir hatıradır. İşte bu yüzden hatırlamak önemlidir:
“Unutmamak için.Ve bir daha yaşanmaması için.”
Hiçbir şehir tamamen yıkılmaz. Eğer onun hikâyesi anlatılmaya, yaşananlardan ders alınmaya ve geleceğe yönelik sağlam adımlar atılmaya devam edilirse…
Bir zamanlar Karac’oğlan’ın seyran eylediği yerler anısına...
Zel zel E
Nurdağı’nda bir babanın köprücük kemiğiydi kırılan
Ve bir avuç kıyılmış tütün gibi savruldu Adıyaman.
Tütmek fiil çekiminden düştü,
Yürüdü gecede
Gece dediğin Dıral Dede’nin nefesi,
O da Sof Dağı’nda sürgün bir harf.
Gaziantep, bir es bir boşluk
Taş altında kalan bir ninniyi kime söylemeli?
Biri “Maraş” dedi,
Bakırdan gözlerini yere düşürdü.
Yedi güzel adam yetim kaldı o gün,
Bir baykuşun konduğu virane sessizliğinde…
Malatya, adını bir taşın üzerine yazdılar,
Antakya, unutulmuş bir tarih gibi titredi,
Urfa, dualarını gökyüzüne üfledi.
Ve Elbistan…
Yeryüzü sustu bir an
Bir çatakta
Kalbinin çatlaklarından sızan bir sesle.
6 Şubat,
Bir gecenin içinden geçen bütün ağıtlar toplandı
Bir babanın köprücük kemiğinde yankılandı
Yankılandı
Ve sustu Sûr
Oktay Keçiş
Ankara