TARİH VE KÜLTÜRÜN KALBİ SİVAS
Eposta :

TARİH VE KÜLTÜRÜN KALBİ SİVAS

Soğuk; Sivas’tan yayılır derler, doğrudur. Peki, yalnız soğuk mu yayılıp dağılır? Bazen birlik, beraberlik tohumları; bazen yeniden doğmak için Anka misali küller de dağılır. Dağılır, dağılır da bu dağılma Sivas için bir toparlayıcı, bütünleştirici mahiyettedir.

Tarihle bütünleşme fikri olan varsa hiç beklemesin; fikri, uygulamaya geçirmek artık öyle eskisi gibi zor değil. Ulaşım kolay, kolay da Sivas’a niyetlenince bir taraftan “Ama orası bozkır!” dediğimi hatırlıyorum. Ey zihnim, dur bakalım orada! Deniz yok diye seyahat de mi yok? Hayır, hayır! Bozkır deyip geçmemek gerek. Sivas’ın kendisi derya gibi. Haydi, hayırlısı deyip düştüm yollara. Görelim neler varmış Sivas’ta:

Vardım Sivas Cumhuriyet Meydanı’na. Diğer adıyla Sivas Tarihî Kent Meydanı ve burayı saran bir kavşak… Bu büyük kavşağın etrafını tarihî yerleşkeler kuşatıyor. Medreseler, camiler, külliyeler, hanlar, hamamlar, müzeler, anıt ve kongre merkezi…

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi kültürünün tarihe mühür vurup bir arada demlendiği eserleri görünce insan hayranlık, memnuniyet, huzur ve şükürle derin bir nefes alıyor. Selçuklu’dan kalma yücelik beldesi anlamında Darülala olarak anılan Gök Medrese, Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi kültürümüzün ne kadar kıymetli ve ulvi olduğunu hissettiriyor. Peki, yalnız bu kadar mı? Bir de ismiyle müsemma olan, o dönemlerde hastane olarak hizmet verip hastaların şifa bulduğu Şifaiye Medresesi var. Şifa demişken Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ilk mimari yapının Sivas’ta olması da ayrı önem arz etmektedir. Divriği Ulu Cami, taş üzerindeki eşsiz süslemeleri ile taş işçiliğinin de ne kadar ilerlemiş olduğunu gözler önüne sermektedir. Selçuklu Dönemi’ne ait bu yapının içerisine girildiğinde mekânın ruhu, insanın ruhunu seyrüsefer ediveriyor. Kültür turizminin yanı sıra sağlık turizminde de kendini gösteren şehir, sadece bir meydandan ya da mimariden ibaret değil. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası gibi ilçede bulunan Sıcak Çermik; cilt, romatizma, ağrı vb. hastalıkları tedavi edici özelliği ile hâlihazırda birçok kişiyi ağırlamaktadır. Sivaslıların Sıcak Çermik’i çok övmesi üzerine Yıldızeli ilçesindeki kaplıcaya gidince memleket damarıyla “Pamukkale’ye benzemiş.” diye içimden geçirdim. Sıcak Çermik Meydanı’na yapılan suni Pamukkale’ye kükürdün oluşturduğu sarı tortulardan dolayı Altınkale adını vermişler. Çıplak ayakla sıcak suda yürümek de ayrı hoş oluyor. Yürüdükçe “İyi ki burayı yapmışlar.” demeden de edemedim.

Sıcağa çok alışmadan Yıldız Dağı’na geçip Sivas’ın huyundan, soğuğundan dem vurmak gerek. Kış sporları için en ideal yerlerden biri olan Yıldız Dağı Kayak Merkezi sadece kış mevsiminde değil yazın da buz pateni, yamaç paraşütü gibi etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Hele yazın sıcaktan kaçmak için bulunmaz bir fırsat. Sıcağa da soğuğa da böylece çare bulunurken aynı zamanda havanın her türünden de yararlanılmış olunuyor.

Gelelim yemeğe. Yemek kültürü açısından zengin olan Sivas’ta insan ne yiyeceğini şaşırıyor. Hem çorbalarda hem yemeklerde kullanılan bitkisel gıdaların başını buğday çekiyor. Sivas badı, kesme aşı, sübüra, peskütan ve düğülcek çorbaları meşhur. Sivas katmeri ve ketesi, baviko, sirok (gömme), hingel gibi hamur işlerinin kendine has adları ve tatları bulunmaktadır. Bir misafir geliyorsa sofrada mutlaka patatesli hingel olurmuş ayrıca misafir olsa da olmasa da evde sık yapılan yemeklerdenmiş. Bu kadar mı? Hayır, bitmedi. Divriği’den çıkan Divriği pilavı, dal turşusu diye de anılan pezik… Başlı başına incelenecek bir alan Sivas’ta gastronomi.

Şehir de ilçeleri de yalnız gastronomi değil pek çok yönden kendine has özellikler taşımaktadır. Bunlardan biri olan Kangal ilçesi, aynı adla anılan cins köpeği ile meşhurdur. Dünyada farklı bir öneme ve üne sahip olan Kangal köpeği görünüşü ile sizi ürkütse de hız, cesaret, güç, sadakat ve heybetiyle kendine hayran bırakabilir. Dikkatleri üzerine toplayan Kangal köpeğinden sonra Divriği kedisinden de söz etmek gerekir. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Divriği’nin şişman, iri ve samur gibi parlak postlu nice binbir renkte kedisi olduğunu anlatır.

Sivas’ta beni en çok etkileyen yerlerin biri de halkın Yukarı Tekke dediği şehir mezarlığı oldu. Burada Abdulvahabi Gazi Cami bulunmaktadır. Cami içerisinde Hz. Abdulvahabi Gazi’nin Türbesi ile Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Bayezid'in ve üç torunun mezarı da yer almaktadır. Abdulvahabi Gazi, peygamberimizin bayraktarı olarak anılmakta. Sivas halkı bu inancı düğün geleneklerine yansıtmıştır. Oğlan tarafı bayraktar eşliğinde gelin almaya gider. Kız tarafı da bayraktar ile oğlan tarafını karşılar ve onlara mâni ile seslenir, onlardan salavat getirmelerini ister. Bunun üzerine oğlan tarafı salavat getirerek aynı şekilde kız tarafına karşılık verir. Yine herkes salavat getirir. Kız tarafı oğlan tarafına bu kez manzum bilmeceler sorar, bilirlerse onlara yolu açarlar.

Düğünlerde birçok geleneğin yanı sıra Sivas’a ait o kadar çok halay çeşidi var ki bu da Sivas’ın kültür yönünden zenginliğini gözler önüne serer. Bu zenginlik sokakta oynanan yöresel çocuk oyunlarına da sirayet etmiş. Dikkat çeken bir taraf daha var ki “yerin göğün mühürlendiği” inancından dolayı akşam ezanı vaktinden sonra oyun oynanmazmış. Çocuklar oyun oynarken mızıkçılık eden olursa bunlara “ağlaz, ordubozan, cığız” gibi isimler verilir ayrıca başının kel olacağına inanılırmış. Bununla da yetinmeyip mızıkçılık yapanların evlerinin önüne karnı şişsin diye tuz da dökülürmüş. Daha önce hiç duymadığım ama hoşuma giden inanç ve gelenekler oldu. Hazır oyundan bahsetmişken soğuğun etkisinden olsa gerek iklim koşullarının yansıdığı “Üşüdüm” oyununu da anlatıverelim:

Kendi arasında el ele tutuşan iki grup karşı kaşıya sıralanır. Sırayla karşılıklı şarkı söylerler. Birinci grup “Üşüdüm, üşüdüm, a benim canım üşüdüm!” derken ikinci grup “Kürkünü giy, kürkünü giy, a benim canım kürkünü giy!” diye karşılık verir. Tekerlemenin sonunda “Asarlar, basarlar, en güzelini seçerler.” diyen taraf karşı gruba doğru ilerler ve gruptan birini asılıp almaya çalışırlar. Alabilirlerse alınan kişi karşı gruba geçer. Alınamazsa sıra diğer gruba geçer. Sonunda hangi taraf çok oyuncu alırsa o taraf kazanmış olur.

İşte, yaşadığı her döneme seslenen şehir! Durup dinlemek, solumak gerekli seni. Ve sende soluklanmak... Sivas Kongresi’nde alınan kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı şehir! Biliyoruz ki millî birlik ve beraberliği sağlayarak vatanına, kültürüne sahip çıkan Sivas, Cumhuriyet’in kurulmasında olduğu gibi Türkiye’nin gelişmesinde de Anadolu’nun mihenk taşı olmaya devam edecektir.