YEŞİL TEDAVİ: TARIM TEKNOLOJİLERİ İLE TOPLUMA KATILIM
İnsanlık var olduğu zamanlardan beri doğa ile sürekli iç içe olmuş, bütün ihtiyaçlarını doğadan karşılamıştır. İnsanlar, ihtiyaçları doğrultusunda doğadaki bitkilerden ve hayvanlardan yararlanmıştır. Her çağda yeni icatların ve buluşların ortaya çıkması günümüze kadar medeniyetlerin gelişmesine katkı sağlamaya devam etmiştir.
Medeniyetlerin gelişmesine bağlı olarak artan nüfus ile birlikte barınma ihtiyacı için şehirler kurulmuş, beton yığını binalar inşa edilmiş, sanayi bölgeleri kurulmuş, doğal ortamlar hızla yok olmaya başlamıştır. Bu durum insanlığın doğal ortamdan uzaklaşmasına hatta kopmasına sebep olmuştur.
İnsanın varoluşundan beri içgüdüsel olarak tekrar doğaya dönme arzusu, hiçbir zaman kaybolmamıştır. Bu yüzden şehirlerin içinde bahçeler, parklar, mesire alanları oluşturulmaya çalışılmıştır. Oluşturulan alanlar içerisinde vakit geçiren insanlar, hayatın koşturmacasında kendileri için ferah, sakin bir an ve alan bulmaya çalışmışlardır.
İnsanı rahatlatan, huzur veren bitkisel ve kentsel donatılarla oluşturulan alanlarda renkli ve hoş kokulu ağaçlar, çalılar, yankılanım sağlayan süs havuzları, daha çok vakit geçirmek için ahşaptan bank ve pergolalar, spor aktiviteleri için oyun sahaları vb. yer almaktadır. İnsanlar bu alanlarda ağaç ve çalıları seyretme, su sesini dinleme, oyun alanlarında stres atma gibi aktiviteleri gerçekleştirmekte, bu yolla duygu durumlarında iyileşme ve rahatlama görülmektedir.
Rahatlama her insan için bir ihtiyaç olsa da özellikle dezavantajlı bireyler için daha önemli hâle gelmiştir. Fiziksel ve zihinsel atipik gelişim gösteren bireyler, huzurevinde ikamet eden yaşlılar, hastane ortamında kalan hastalar gibi hayatı daha zor koşullarda yaşamak zorunda olan insanlar için rahatlamak zorunlu bir ihtiyaçtır. Özellikle sınırlı bilişsel yeteneklere ve öğrenme kabiliyetlerine sahip bireylerin sosyal, duygusal ve günlük yaşam becerileri her türlü değişimden etkilenmektedir. Doğayla, özellikle birebir toprak ve bitkilerle uğraşarak kendilerini iyi hissetmelerini sağlama, doğayla bağlarını güçlendirme, doğal ortamlarda ruhsal ve duygusal iyilik hâllerini artırma, daha sağlıklı olmalarına katkı sağlama onlar için önemli ihtiyaçlardır. Literatürde bu yöntem hortikültürel terapi olarak tanımlanmaktadır.
Hortikültürel terapi, dezavantajlı bireylerin rehabilitasyonunda fiziksel, duygusal ve sosyal becerileri geliştirme gibi birçok alanda kişiye destek olabilmektedir. Bitki (sebze, meyve, çiçek, ağaç, süs bitkileri) yetiştirme süreci; doğayla etkileşim ve bitki bakımı gibi aktiviteleri kullanarak bireylerin fiziksel açıdan küçük-büyük kas motor becerilerindeki gelişimini, kas-eklemlerde güçlenmeyi ve duyularda (görme, koklama, dokunma ve tatma) gelişimi sağlamaktadır.
Bu terapi; duygusal olarak stres azalması, motivasyon artışı, kendini ifade etme, başarı duygularını pekiştirme, sorumluluk duygusu kazanma gibi konularda bireylerin olumlu yönde gelişimleri hedeflenmektedir. Sosyal yönden ise diğer bireyler ile iletişim kurmalarına ve üretken bireyler hâline gelmelerine yardımcı olmaktadır. Bireylerin en çok vakit geçirdikleri özel eğitim okulları ile rehabilitasyon merkezlerinde, gündelik hayatlarında bitki ve doğa ile iletişim hâlinde olmaları onlar için çok önemlidir.
Dezavantajlı bireyler için tarım teknolojileri derslerine daha çok önem verilerek yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Okullardaki tarım ve bahçıvanlık gibi alanlar hem becerilerini geliştirmeleri için hem de doğrudan uygulamalı çalışmalar yapmaları için onlara uygun bir ortam sağlar. Tarım teknolojileri dersinde öğrencilere toprağın ekime hazırlanması, bitki dikimi, süs bitkileri üretimi, tohum ekimi, sulama; sera ortamında sebze üretimi, çelikle üretim, aşı ile üretim, gübreleme, çapalama gibi konularda öğretimler yapılmaktadır.
Özel eğitim okullarında öğrencilerin öğrendikleri bilgileri kendi hayatlarında da uygulayabilmeleri hedeflenmektedir. Ayrıca bu okullardan mezun olan bazı öğrenciler iş bulabilme imkânına da sahip olmaktadır. Bu sayede öğrenciler topluma katılmakta, kendilerini daha bağımsız hissetmektedirler.
Meltem Bozoğlu - Adana