ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Literatürde “üstün yetenek” kavramı kullanılmasına rağmen 15 Ocak 2013 tarihinde Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nca (BTYK) yayınlanan Strateji ve Uygulama Planı’nda aynı kavrama karşılık gelmek üzere daha az kategorize edici olarak “özel yetenek” kavramı tercih edilmiştir. Çağdaş tanımlar çok daha fazla sayıda kriteri içerse de özel yetenekli bireyleri tespit edebilmek adına IQ testlerinin önceliği hâlen devam etmektedir. Söz konusu grup, genel nüfusun ortalama %2’lik bölümünü oluşturur.
Tarih boyunca özel yetenekli insanların eğitimi için bazı girişimlerde bulunulmuştur. Yaklaşık 2300 yıl önce kaleme aldığı Devlet adlı eserinde Platon, en etkili ve yeterli devlet biçimi ile bu devleti yönetecek “yönetici filozofların” nasıl eğitilmeleri gerektiğini ayrıntılı olarak açıklamış ve eserinde özel yeteneklileri “altın çocuklar” olarak adlandırmıştır.
Osmanlı Devleti’nin II. Murad Dönemi’nde kurulan, tam kimliğine ise Fatih Sultan Mehmet zamanında kavuşan Enderun Mektebi; idari ve askerî kadronun yetiştirilmesi amacıyla tasarlanmış, hayata geçirilmiş bir saray eğitim kurumudur. Enderun Mektebi, yaklaşık dört yüzyıl boyunca özel nitelikli insanların yetişmesine imkân tanıyan bir eğitim kurumu olmuştur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında modern eğitim ve bilim dallarında yetişmiş insan sayısındaki eksikliğin giderilmesi amacıyla yetenekli bazı gençler yurt dışına eğitime gönderilmiştir. Atatürk’ün talimatı ve isteğiyle başlayan ve yine onun “Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönünüz!” sözüyle sembolleşen bu süreç 1929 yılında yürürlüğe giren 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun, 1956 tarihli 6660 sayılı Harika Çocuklar Yasası adıyla bilinen ve güzel sanatların her alanında özel yetenekli çocukların belirlenip devlet bursuyla yurt dışında eğitim görmelerine olanak veren yasanın çıkarılmasıyla devam etmiştir.
Türkiye’de özel yeteneklilerle ilgili bir diğer çalışma da fen liselerinin açılmasıdır. Fen ve matematik alanında özel yetenekli çocukları, ülkenin gereksinim duyduğu bilim insanı ve araştırmacı olarak yetiştirmek amacıyla 1964 yılında Ankara Fen Lisesi açılmış ve daha sonra fen liseleri giderek yaygınlaştırılmıştır. Yine özel yetenekli öğrencilerin desteklenmesi amacıyla Bakanlığımız bünyesinde 1995 yılında Bilim ve Sanat Merkezleri açılmıştır. Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM), özel yetenekli çocuklara okul saatleri dışında farklı eğitim programları sunan, potansiyellerini anlayabilecekleri imkânlar sağlayan eğitim kurumlarıdır.
Özel yetenekli öğrencilerin eğitimi için Bakanlığımız ve üniversite iş birliği ile yürütülen çalışmaların yanı sıra belediye iş birlikleri veya özel kuruluşların da çalışmaları vardır.
Özel yeteneklilerin eğitimi alanında çoğunlukla kullanılan üç temel strateji bulunmaktadır. Bunlar gruplama, hızlandırma ve zenginleştirmedir. Gruplama uygulamaları özel yetenekli öğrencilerin kendisi gibi akranlarıyla ayrı bir okulda veya sınıfta öğrenim görmesi ya da normal gelişim gösteren akranlarıyla bir arada eğitim görmesi şeklinde yapılabilmektedir. Hızlandırma, akademik olarak sunulan program içeriklerinin daha kısa bir sürede öğrenciye verilmesini içerir. Zenginleştirme ise daha zengin ve çeşitli eğitim deneyimleri ile daha derin içerikli müfredat için kullanılan bir ifadedir.
Dünyadaki uygulamalar ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. İngiltere’de özel yetenekli bireylerin gidebilecekleri özel bir okul bulunmamaktadır. Özel eğitim, genel eğitim içinde karşılanmakta ve bu çocukların eğitim ihtiyaçları okullar tarafından sağlanmaktadır. En çok başvurulan yöntem olan hızlandırma sayesinde çocuklar erken yaşlarda üniversiteye girme ve üniversiteden mezun olma şansına sahip olabilmektedir.
İsveç, özel yetenekliler de dâhil tüm öğrencilerine farklılaşmış ve bireyselleştirilmiş eğitimi olağan örgün eğitim içinde sunmaktadır.
Almanya’da kaynaştırıcı ve bütünleştirici eğitim ile özel sınıf uygulaması gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ayrıca okul dışı zenginleştirme programları sunmak amacıyla “Alman Üstün Yetenekli Çocuklar Derneği” ve merkezi Bonn’da bulunan “Avrupa Üstün Yetenekliler Konseyi (ECHA)” son derece etkili çalışmalar yürütmektedir.
Finlandiya gibi bazı ülkelerde özel yetenekliler için eğitim sisteminde farklı yaklaşımların kullanılması elitizm ile ilişkilendirilerek eşitliğe aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin üniversite kampüslerinde özel yetenekliler için okullar vardır. Matematik-fen ağırlıklı olan bu okullar, seçilerek kabul edilen öğrencilerine zengin bilim ile sanat olanaklarının yanı sıra çeşitli sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler sunmaktadır. Ayrıca New York’ta dâhi çocukların rahat bir atmosfer içinde eğitim gördüğü “Dalton Okulu” da bulunmaktadır.
Rusya ve Çin yüksek zekâ ile mucitlik testleri geliştirmiştir. Bu testlerle toplumlarını sistematik olarak taramış, özel yeteneklilerin eğitimi için özel okullar ve üniversiteler kurmuşlardır. Rusya’da Kolmogorov Okulları, Çin’de 8 Numaralı Okullar bu okullara örnektir.
İlk olarak 2000’lerin başında bu alana yönelen Kore’de bütün öğretmenler, üniversitelerdeki eğitim fakültelerinde özel yetenekli çocuklarla ilgili eğitim almaktadır. Bu eğitimler, öğretmenlerin özel yetenekli çocuklara eğitim vermesi için ön koşuldur.
Yeni Zelanda’da ilk çalışma 1930’larda yapılmıştır. 2005 yılında çıkarılan bir kanunla her okulun özel yetenekli eğitim programı oluşturması zorunluluğu getirilmiştir
Ülkü Ülger - Ankara