BENİ SANA ÇAĞIRAN BİR KUŞTUR
Vapurlar geçti
Sokağın başında gördüydüm seni
Geçti bir vapur
Salkım saçaktı hanımelleri, daha kokusu sinmeden akşama
Sesin vardı hani, beni tutup bir trene bindiren
Yollar, sonra uzun yolculuklar
İlk yaz mesela bir akşamüstü yanan ışıklardı
Kapının önüydü meskenim
Ne oyunlar ne bağrış çağrış
Adın binbir türlü gelirdi dilime
Demeye cesaretim olmadı, diyemedim de
Belki biraz gülüşündü beni bir tren yolculuğundan alıkoyan
Tutup ellerimden –dur be nereye- der gibi biraz kızgın
Belki biraz sitemkârdı
Bir tren yolu boyunca yürüdüm
Gazoz kapakları topladım, topladıklarımı raylarda ezdim
Tam senin penceren vardı karşımda, gitmedim
Bir martı az ötede bir vapuru dinledi
Bir vapur az ötede bir martıyı aldı sırtına
Akşam akşam bitkin, günün ağırlığı inmiş kanatlara
Geçitler, çakıl taşları, sonra zambak, tekrar geçitler
Bir sabaha erişmenin huzuru gülüşün
Sabahın bir yerinden kopup düşen saç telleri
Trenler geçer, kornalar, sonra ilkyaz, eski gar, yine trenler geçer
Bilmedim
Evinin yoluna beni sen getirdin
Ellerin vardı, beni o akşamüstü bir vapura göndermeyen
Karşı kıyıda ne varsa kalsın
Henüz bir akşam daha, demir raylar, dut ağacı, tekrar bahçeler
Martılar evini denize bezedi
Sonra vapurları serdi, geçti
Tuttum sana binbir güzel kanat beğendim
Adnan Semı̇h Dumlupınar - Şanlıurfa