DENİZYILDIZLARINA ULAŞTIM
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır ve sorar:
– Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar:
– Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar:
– Kiloetrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır ve onu da okyanusa fırlatır.
- Bak, onun için çok şey fark etti, der.
İşte bu hikâyenin ana fikrinden yola çıkarak ulaşabildiğim kadar denizyıldızına ulaşmayı, onları tekrar ait oldukları yere, denize kavuşturmayı hedefliyorum. Ne kadar çok denizyıldızına yani anne babanın yüreğine dokunursam bir o kadar çocuğun geleceğinde de olumlu bir etki yaratacağımı düşünüyorum.
Mesleğimin ilk yıllarıydı. Şevkle sürdürmekte olduğum “Anne Baba Okulu” seminerleri sayesinde öğrenci velileri ile bir araya geliyorduk. Hazırlamış olduğum seminer içeriğindeki paylaşımlar; mümkün olduğunca akademik dilden uzak, herkesin yaşantısına dokunan, çocuk gelişiminde ailelerin içine düştükleri girdaplara ışık tutan, onlara bir nevi reçete niteliğinde somut çözüm önerileri sunan sohbet tadında paylaşımlardı.Bütün amacım onların yüreklerine dokunmak ve aynı zamanda bilişsel farkındalık oluşturabilmekti. Bu seminerler aracılığı ile oluşturmaya çalıştığım farkındalık olgusunun altında yatan ve benim de yürekten inandığım temel değer “ağaç doğrulmadan gölgesinin doğrulmayacağı” gerçeğiydi. Çünkü çocuklar anne babalarının doğruları ile büyüyorlar ve maalesef her zaman o doğrular gerçek doğrular olmayabiliyordu. Felsefi temeller üzerine inşa ettiğim bu paylaşımlar, velilere çocuklarının kişilik gelişimlerinde aslında ne kadar büyük bir güç olduklarını hatırlatma yolculuğuydu.
Yine velilerle bir araya geldiğimiz böyle bir seminer sonrası yaşlı bir nine yanıma yaklaşıp ağlamaklı bir yüz ifadesi ile “Oğlum, bugüne kadar neredeydiniz?” diye sordu. Gözleri nemli ve kızarıktı. Belli ki çok duygulanmış, anlattığım hatalı anne baba davranışlarında bir nevi kendisini görmüştü. Pişmanlığının yükü omuzlarına ağır gelmişti. Bunu görebiliyordum. Çünkü paylaşımlarım, bugüne kadar alışılagelmiş klasik yöntemlerin aksine olumsuz davranışları fark ettirerek bunların çocuğun psikolojik gelişiminde oluşturabileceği tahribatları görmeleri üzerineydi. Zaten bu yüzden seminerin adını “Kötü Anne Baba Olmanın Yolları” koymuştum. Herkes iyiyi anlatıyor, ben ise kötüyü göstererek onlara farklı bir bakış açısı sunmak istiyordum.İşte o yaşlı nine bunu fark etmişti. Belki torunu için oradaydı ama çocukları için ne kadar çok şeye geç kaldığı gerçeği ile acı bir şekilde yüzleşmişti.
O gün ne kadar doğru bir şey yaptığımı, insanların bunlara aslında ne kadar da aç olduğunu iliklerime kadar hissetmiştim.
Yine bir başka okulda sohbet tadında geçen paylaşımlarımızın sonuna gelmiştik. Velilerden, oluşturmaya çalıştığım farkındalığı eyleme dönüştürmeleri için küçük bir adım atmalarını istedim. Onlara küçük bir ev ödevi verdim.Veliler ile aramızda şöyle bir diyalog geçti:
–Sizleri evinizden, beni de ta uzaklardan buraya getiren ortak bir neden var: çocuklarımız. Doğru mu?
–Evet.
–Burada teorik pek çok şey konuştuk. Ben anlattım, sizler dinlediniz. Şimdi ödeviniz şu: Buradan çıktıktan sonra evinize gittiğinizde, çocuklarınıza sıkı sıkı sarılacaksınız.
Bu seminerin üzerinden tahminen bir hafta geçmişti ki çalıştığım kurumun telefonundan bana ulaşıldı. Karşıdaki kişi o semineri yaptığım okulun öğretmeniydi. Öğretmenin sözleri karşısında bir kez daha iliklerime kadar hissetmiştim velilerin ve çocukların hayatlarında ne kadar da güzel izler bırakmış olduğumu. Öğretmen ne mi demişti?
–Hocam, dün öğrencim çok mutlu bir şekilde yanıma geldi ve bana “Öğretmenim, babam bana ilk kez dün sarıldı.” dedi. Size bunu söylemek ve özellikle teşekkür etmek istedim.
İşte böyle. Tam da bu yüzden “Denizyıldızı” koyduk projenin adını. Bu projeyle başladı yüreklere dokunma yolculuğumuz. Çünkü o çocuk için çok şey değişmişti. Seminer sayesinde bir baba ilk kez sarılmıştı oğluna. O çocuk çok ama çok mutlu olmuştu. Bu değil miydi zaten amaç? Bu farkındalığı, bu değişimi, bu gelişimi sağlamak değil miydi?
İlker MAVİ | AYDIN