ÖĞRETMEN OLMAK
Öğretmenlik yapmak ile öğretmen olmak arasında fark var diyor Doğan Cüceloğlu. Ve öğretmenliği “bir cana dokunmak” olarak tanımlıyor. Akademik tanımlar bir yana meslektaşlarımızın da yüzlerce farklı tanımı olabilir. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın öğretmenlik duygusal boyutundan soyutlanamaz, salt bir bilgi aktarma aracı olarak görülemez ve standartlara sığdırılamaz. İşimiz insandır çünkü. İnsanın kişiliği ise tıpkı parmak izleri gibi eşsizdir. Her insan kendi mizacıyla doğar, ailesinin ve çevresinin etkisiyle şekillenir. Dolayısıyla sınıfınız bir çiçek tarlası gibi rengarenktir. Ve siz o rengarenk çiçeklerin her birine ayrı ayrı eğilmek zorundasınız.
Doğan Hoca’nın aksine “Nasıl olur da bir cana dokunursunuz, bir insanı şekillendirme hakkını size kim verdi?” diyenler de var.
Oysa insana ışık tutmak, yol göstermek, yeni kapılar açmak sanıldığı gibi onu kalıplara sokmak demek değildir. Var olan bilginin ışığında, bilimin gerçekleri doğrultusunda yeni yollar önermek olabilir belki. Peki öğretmenin görevi alternatif yollar göstermek ise bunu en iyi şekilde yapacak yapay zekâ uygulamaları varken öğretmene gerek var mı? Son dönemin sıkça tartışılan konusudur.Yapay zekâ öğretmenin yerini alır mı?
Yanlış bilgi verme riski yoktur bir kere. Çoklu zekâ kuramını bir öğretmene oranla daha rahat uygulayabilir. Görsel ve işitsel öğrenme alanlarına daha aktif olarak hitap edebilir. Kişiselleştirilmiş bir öğrenme imkânı sunabilir. Bilişsel süreçler eksiksiz ilerleyebilir. Bütün bunlar kulağa oldukça hoş geliyor. Ne var ki yapay zekâ, öğrencinin duygusal ihtiyaçlarına cevap veremez. Çocukların ilişki ve bağlanma ihtiyaçlarını karşılayamaz. Öğrenme için bilişsel ve duygusal süreçlerin uyumlu ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi gerektiği düşünülürse duygusal boyutu eksik kalan öğrenci için gerekli öğrenme motivasyonunu sağlamak zordur. Ayrıca etik anlamda da yapay zekâ ile ilgili çözülmesi gereken pek çok problem vardır. Kaldı ki her coğrafyanın kendine has özellikleri ve ihtiyaçları varken, öğretmenlik sadece insana bir şey öğretmekten ibaret değilken yapay zekâyı öğretmen yerine düşünmek için henüz oldukça erken. Bu noktadan hareketle eğitimde öğretmen hâlâ elimizdeki en güçlü enstrümandır ve duygusal becerileri sebebiyle daha uzun yıllar böyle de devam edecek gibi gözükmektedir.
Öğretmenlik tanımlara sığmayan, sınırları kolayca çizilemeyen ve bilinenin aksine dünyanın en riskli mesleklerinden biridir aslında. Sadece sözlerinizle değil davranışlarınızla da örnek olmak zorundasınız. Öğrencinize karşı yalnızca okul sınırları içinde değil okul dışında da sorumlu hissedersiniz kendinizi. Sokakta karşılaştığınız eski bir öğrencinizle sohbet ederken de yine öğretmen kimliğiniz öne çıkar siz fark etmeden. Bu anlamda öğretmenlik sadece iş yerinde yapılan ve orda bırakılan bir meslek değildir. Bütün bir ömrünüzü doldurur öğretmenlik.
Tamamen saf duygularla size bakan onlarca, yüzlerce gözdeki minneti ve sevgiyi hissedersiniz iliklerinize kadar. O saf sevginin size hissettirdikleri ise paha biçilemezdir.
Ülkü ÜLGER | Türkçe Öğretmeni | Tevfik İleri Ortaokulu