HAYDİ HOCAM VAKİT TAMAM
Ölümle ayrılığı tartmışlar, elli dirhem fazla gelmiş ayrılık. Her ayrılık erken değil mi vakti belli olsa da? Bugün; anadan, babadan, kardeşten ve vatandan ayrılma günü. Geride kalanlara ve yeni başlangıçların henüz tanımadığım gizemli şahıslarına birkaç cümle yazarak veda etmek istedim. İnsan hayatında bazı kelimeler vardır ki yeri ve zamanı gelince kısa da olsa haddinden fazla anlam taşır. Bugünkü kelimelerim de aynen öyle “Hoşça kalın, Merhaba!”
Hoşça kal güzel ülkem, dört dağ arasındaki memleketim, feribot iskelesi ve bitmek bilmeyen kuyruk sırası. Hoşça kal ilk görev yerim. Çay kokan sokaklarda şırıl şırıl akan besteci dereler ve mavi ile inatlaşan gri deniz, hoşça kal. Hoşça kalın Anadolu erenleri; Mevlânâ, Yunus Emre, Hacı Bektaş… Selamlarınız var elbet Hoca Ahmet Yesevî’ye. Baş üstüne, baş üstüne. Seçmekte zorlandığımız Anadolu yemekleri; su böreği, kel simit, tarhana çorbası, Gümüşhane ekşi maya ekmeği siz de hoşça kalın. Ciğer bizim diye çekişen Urfalı ve Diyarbakırlı kebap ustaları sizleri unuttum sanmayın; hoşça kalın ve daima lezzette yarışın. Hoşça kalın yurdumun fal bakan papatyaları. “Sevmek kavuşmaya yetmiyor değil mi?” bunu da unutmamalı.
Ekin para edince evde bayram havası estiren Anadolu’nun sert ve bir o kadar da mert babaları hoşça kalın. Hoşça kal gündeliğe, tarlaya, çapaya giderek evladına harçlık yollayan elleri değil ayaklarının altı öpülesi analar. Ve hoşça kalın anne baba olmadan anne babanın kıymetini bilen evlatlar. “Babam beni bu oğlana vermez.” diye üzülen ana kuzuları ve “Ana bu kızı almazsan üç aya kalmaz veremden ölürüm.” diyen damat adayları hoşça kalın. Hoşça kalın bir kavuşup kırk hasreti alnından vuran âşıklar ve incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden ötürü ayrılan çıtkırıldımlar. Posta pulu alıp Leyla’sına mektup yollamak için hamallık yapan mert âşıklar hoşça kalın. “Yine bana hüsran, bana yine hasret var, yine bana esmer günler düştü.” diyen usta sanatçı hoşça kal. Hoşça kal “Bir kedim bile yok.” diyen fakat milyonlarca hayranı olan anlamlı şarkıların kadını.
Ve merhaba yeni görevim, merhaba dost Kırgızistan. Merhaba gizemli, uçsuz bucaksız topraklar, merhaba ata yurdunda Türkiye Türkçesi ile buluşmayı bekleyen balalar. Isık Golü’nde yüzen yalnız balık sana da merhaba, geleceğim mutlaka bir gün yanına. Merhaba, Kürşat’ın narasıyla Tanrı Dağı’ndan inip Orhun’un kaynağından su içen tunç yürekli çılgın Türkler. Merhaba usta yazar Cengiz Aytmatov ve çocukluğumun filmi Selvi Boylum Al Yazmalım. Merhaba destanların destanı Manas ve uzun yıllar uzak kaldığımız ama şimdi doyasıya kucaklaşacağımız kardeş Kırgız halkı. Uzunca oldu bi’ merhaba, kimse kusura kalmaya. Sürçü lisan ettiysek ve istemeden kırdıysak bir kalp; Hak katında affola.
Hoşça, dostça ve sağlıkla bir arada kalmanız dileğiyle; tüm insanlığa, tabiata, canlılara yeşillere, allara; merhaba, merhaba, merhaba.
Emrah ADAK | Türkçe Öğretmeni | T.C. Kırgızistan Eğitim Ataşeliği