ÇAĞDAŞ MÜZE, MÜZECİLİK VE MÜZE EĞİTİMİ ÜZERİNE
Eposta :

ÇAĞDAŞ MÜZE, MÜZECİLİK VE MÜZE EĞİTİMİ ÜZERİNE

MÖ 6. Yüzyıldan beri var olduğunu bildiğimiz ve öncelikle antik dönem eserlerini muhafaza etme ve koruma amacıyla bir depo görevi gören müzeler; 16. yüzyılda Oxford Üniversitesine bağlı Ashmolean Müzesi (1683) ile birlikte koleksiyonlarını  bilinçli olarak halka açan birer kamu kurumuna dönüşmüşlerdir. Bu yaklaşım ve uygulama müzenin kişilere bağlı kapalı yapısını bütüncül bir anlayışla değiştirmiş, bu gelişme çağdaş müzeciliğe atılan önemli bir adım olarak da kabul edilmiştir. Ashmolean Müzesini izleyen süreçte yine İngiltere’de British Museumun (1759), Fransa’da Paris’te Louvre Müzesinin (1793) ve Amerika Birleşik Devletleri’nde  Smithsonian  Müzesinin (1846) açılması müzenin kısmen de olsa kamuya hizmeti amaç edinen bir felsefeyle yeniden inşasını olanaklı hale getirmiştir. Kamuya hizmeti vurgulasalar da müzeler, 19. yüzyılın ilk yarısına kadar geleneksel olarak sadece “muhafaza etmek” ve belli ölçülerde “izleyiciye açık olmak” yaklaşımını devam ettirmişlerdir.

 

19.yüzyılın ilk yarısında müzeler ulusal bilinçlenmeye katkı sağlamak amacıyla yeniden yapılanmışlardır. 20.yüzyılın sonuna kadar benzer amaçlarla birçok devlet ya da eğitim ve bilim kuruluşları tarafından yeni müzeler açılmıştır. Müzeler biçim ve fonksiyonlarının yanı sıra içerikleri, misyonları, işleyiş ve yönetim biçimleri bakımından çeşitlilik göstermektedir (ICOM, 2010:56). Müzelerin sayı, içerik ve yaklaşım çeşitliliğinin sonucu olarak müze bilim bir bilim alanı  olarak gelişme göstermiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında müzelerdeki yaklaşım değişimini hızlandıran ve çeşitlendiren unsurlardan biri de  müze bilim (müzeoloji) olmuştur.  Müze bilim, müzelerin tarihini, toplumdaki rolünü, araştırma ve eğitim politikalarını, örgüt sistemlerini, fiziksel çevreyle ilişkilerini, müze türlerinin sınıflanmasını ve tanıtım–pazarlama etkinliklerini inceleyen bilim dalı olarak kabul edilmektedir. Müzelerin halka yönelmesiyle birlikte, farklı bir deyişle çağdaşlaşmasıyla birlikte, müze izleyicilerini incelemek, izleyici davranışlarını, motivasyonlarını ve tutumlarını araştırmak önem kazanmış; bu araştırmaların sonucu olarak yaklaşım ve strateji geliştirmek bir müze politikası haline gelmiştir. Ayrıca müze yönetimi ise, daha profesyonel bir alan olarak değerlendirilmeye başlanmış; koleksiyon yönetimi, personel yönetimi ve eğitimi, tanıtım ve iletişim, müze sürdürülebilirliği, müze mimarisi ve müze eğitimi gibi konular da müzecilik alanının temel çalışma alanları arasına katılmıştır (Ambrose ve Paine, 2006).

Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM),  ilk kez 1946’da yaptığı müze tanımında müzenin, bünyesinde sanatsal, teknik, bilimsel, tarihi veya arkeolojik malzeme bulunduran, hayvanat ve botanik bahçelerinin koleksiyona dâhil edildiği bir mekân olduğunu vurgulamış; genel olarak halka açık tüm koleksiyonları içeren kültür kurumlarını müze olarak tanımlamıştır. Konsey, 1951’de müzeyi; “toplumun çıkarı için yönetilen; koruma ve çalışma amaçlarıyla ve özellikle sanat, tarih, bilim ve teknoloji içerikli koleksiyonları, botanik ve hayvanat bahçelerini ve akvaryum gibi kültürel değer unsurlarını ve nesne gruplarını halka eğitim ve haz vermek için sergileyen sürekli bir kuruluş” olarak tanımlamış ve ilk kez tanımda “toplum” ile “eğitim” sözcüklerine yer vermiştir. 1961 ve 1974 yıllarında yenilenen tanımlarda müzenin, daha önce vurgulanan temel işlevlerini “kâr amacından bağımsız” olarak yine “toplumun gelişimine hizmet edecek” biçimde yerine getiren bir kurum olduğu ifade edilmiştir.

ICOM tarafından 2020 yılında yapılan müze tanımıyla beraber çağdaş müzeyi farklı işlevleriyle birlikte tanıtmak zorunlu hale gelmiştir. 24 Ağustos’ta Prag’da düzenlenen 26. ICOM Genel Konferansı çerçevesinde ICOM Olağanüstü Genel Kurulu yeni bir müze tanımını onayladığını açıklamıştır. Oylama, dünyanın her yerinden yüzlerce müze profesyonelinin katıldığı 18 aylık bir katılım sürecinin sonucudur. Yeni müze tanımı, kapsayıcılığın, topluluk katılımının ve sürdürülebilirliğin önemini kabul ederek müzelerin rolündeki bazı büyük değişikliklerle uyumlu hale gelmiştir. ICOM tarafından onaylanan yeni müze tanımı şudur:

“Müze, somut ve somut olmayan mirası araştıran, toplayan, muhafaza eden, yorumlayan ve sergileyen, toplumun hizmetinde olan, kâr amacı gütmeyen, kalıcı bir kurumdur. Kamuya açık, erişilebilir ve kapsayıcı müzeler, çeşitliliği ve sürdürülebilirliği teşvik eder. Eğitim, keyif, düşünce ve bilgi paylaşımı için çeşitli deneyimler sunarak etik, profesyonel ve toplulukların katılımıyla çalışır ve iletişim kurarlar.”

ICOM, müzenin en yaygın ve kabul görmüş tanımını yaparken müzenin toplumun ve toplumsal gelişimin hizmetinde, halka açık, insana ve yaşadığı çevreye tanıklık eden materyal üzerinde araştırmalar yapan toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan, materyali inceleyen ve bu materyali eğitim amacı ile topluma estetik zevkler kazandırmak için sergileyen kâr düşüncesinden bağımsız ve sürekliliği olan bir kuruluş olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Bu tanım yaygın olarak benimsenmekle birlikte 2020 yılında güncellenen tanımda müze bilim çevreleri tarafından özellikle toplumsal işlevler vurgusunun açık olarak yer alması istenilen bir güncellemenin yapıldığını da gözler önüne sermektedir. Yeni tanımla birlikte yeni işlevlerle gündeme gelen müze, artık aşağıdaki vurgularla öne çıkan yaşayan bir kurumdur:

 

•             Müze, bir kültürlerarası buluşma ortamıdır.

•             Müze, farklı hedef gruplarını ve deneyimleri (yerel, ulusal, ulus- üstü) yansıtır.

•             Müze, katılıma odaklanır. Katılım, farklı toplulukların ve grupların da erişebildiği birlikte oluşturma ve paylaşma sürecini içerir.

•             Müze, disiplinler arası çalışmalar yapan bir kurumdur.

•             Müze, kültürler arası çalışma ve düşünmenin sonucu olarak daha etkileşimli yöntemler kullanır ve sergilerin hareketlilik özelliğini öne çıkarır.

•             Müze sürdürülebilirliğe odaklanarak yeni stratejiler geliştirir.

 

Yeni müze tanımının içerdiği “eğitim, keyif, düşünce ve bilgi paylaşımı için çeşitli deneyimler sunarak etik, profesyonel ve toplulukların katılımıyla çalışır ve iletişim kurarlar” ifadesi müzenin var oluş amaçlarından birinin eğitim olduğunu hatırlatmaktadır. Müzede hayata geçirilen eğitim dogmatik değildir. Müzede dogmatik bir süreçte öğrenme gerçekleşemez. Günümüzde en gelenekselinden en genç ve çağdaşına kadar hangi içerikte olursa olsun bütün müzeler okullara, sanat okullarına, kütüphanelere ya da toplum merkezlerine sergi taşıyabilir ve nesne ödünç verebilir. Bilim ve sanat müzeleri bunun en önemli örneğidir (Dana, 1999; Hein, 2012; Onur, 2014).

Müzeler, eğitim aracılığıyla kültürel farkındalığı hızlandırır ve kültürel gelişmeler konusunda güncel bilgi sunarlar. Bu süreci gerçekleştirirken eğitim programları oluşturmanın yanı sıra aşağıdaki aşamalara dikkat ederler:

•             Değişimi gösteren nesneleri toplarlar (Örneğin, ulaşım taşıtlarındaki çağlar boyu yaşanan değişimleri gözler önüne sererek kültürler arası uygulamaları karşılaştırarak vb.).

•             Değişimi uzman görüşlerini kullanıp yorumlar (ziyaretçi ile sanatçıyı, zanaatkârı ya da kaynak kişiyi buluşturarak).

•             Müze nesnelerini çarpıcı yorumlarla ve çeşitli etkinliklerle desteleyecek şekilde sergiler (özellikle müze içinde yerleştirme biçiminde dijital unsurlara yer vererek).

Çağdaş müzecilikte en önemli eğilimlerden biri eğitim çalışmalarını gerçekleştirmeden önce yapılan ziyaretçi araştırmalarıdır. Bu konuda Falk’a dikkat çekmek gerekir. Falk (2009)’a göre çağdaş müzeler eğitim programlarını hazırlamadan önce izleyicileri/ ziyaretçileri hakkında şu soruları sormalıdır:

 

1.           Müze izleyicisi kimdir?

2.           Müze izleyicisinin müzedeki ziyaret deneyiminin kalitesi nasıl artırılabilir?

 

Müzeler daha geniş izleyici kitlelerine sahip olmak amacıyla gerçekleştirdikleri izleyici araştırmalarında sadece istatistiksel veriler derlemekle kalmaz; izleyicilerin beklentilerini ve ziyaret deneyiminin niteliklerini araştırmaya yönelirler. Müzedeki ziyaretçi araştırması  bir müze ziyaretinin motivasyonu hakkında ayrıntılı bilgi verir ve müzelerin kendi eğitim programlarını hazırlamaları konusunda onlara bilglendirir. Gadsby (2011)’e göre izleyicilerin müzelerden beklentileri zihinsel, kişiler arası, toplumsal, fiziksel, koleksiyona bağlı ve duygusal olarak sınıflandırılabilir. Dolayısıyla Tablo1’de sunulan bu çıktılar müzelerde eğitim programlarının hazırlanması ve uygulanması süreçlerinde önemli roller oynayacaktır.

ICOM tarafından her yıl 18 Mayıs tarihinde dünya çapında kutlanan “Uluslararası Müzeler Günü”, 18 Mayıs 2024 tarihinde “Müze Eğitimi” temasıyla müzeleri izleyicilerle buluşturmaya hazırlanmaktadır. Özellikle ICOM tarafından 2000- 2018 yılları arasında Uluslararası Müzeler Günü’nde seçilen temalarla birlikte uyum, barış, toplum inşası, kültürlerarası etkileşim, sürdürülebilirlik ve katılım konuları gündeme gelmiştir. Toplum inşası (2001), müzeler ve küreselleşme (2002), müzenin dostları ve gönüllüler (2003), somut olmayan kültürel miras ve müzeler (2004), kültür köprüsü kuran müzeler (2005), müzeler ve gençler (2006), müzeler ve uluslararası miras (2007), gelişim ve sosyal değişim ajanı olarak müzeler (2008), müzeler ve turizm (2009), sosyal uyum için müzeler (2010), müze ve anı (2011), değişen dünyada müzeler: yeni tartışmalar ve yeni ilhamlar (2012), müzeler, anı ve yaratıcılık: sosyal değişim (2013), müze koleksiyonları bağlantı kuruyor (2014), sürdürülebilir toplum için müzeler (2015), müzeler ve kültürel peyzajlar (2016), müzeler ve tartışılabilir tarih (2017), hiper - bağlantılı müzeler (2018), kültürel merkezler olarak küzeler: geleneğin geleceği (2019), eşitlik için müzeler: çeşitlilik ve kapsayıcılık (2020), müzelerin geleceği- iyileşme- ve yeniden hayal etme (2021), müzelerin gücü (2022), müzeler, sürdürülebilirlik ve esenlik (2023) ve müzeler, eğitim ve araştırma (2024) çağdaş müzenin çalışma konularını da belirleyen temalardır.

 

ICOM, 2024 Uluslararası Müzeler Günü temasının ana başlığını Müzeler, Eğitim ve Araştırma olarak belirlemiştir. 2024 teması kültür kurumlarının bütünsel bir eğitim deneyimi sağlamadaki önemli rolünün altını çizerek; daha bilinçli, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir dünya için müzelere düşen görevleri vurgulamakta ve geleneksel bir işlev haline gelen eğitimin müzelerde yeni yaklaşımlarla ele alınması gerektiğini hatırlatmaktadır. Posterde neon  temelli bir görsel imge ile “M” harfinin vurgulanması dijitalleşmenin yanı sıra harfin dikkat çeken bir renkte olması bağlamında müzelere yüklenen rolün de önemini ifade etmektedir. Müzeler merakı, yaratıcılığı ve eleştirel düşünmeyi teşvik eden dinamik eğitim merkezleri olarak hizmet verirler. 2024 temasında bu vurgudan hareketle yeni fikirlerin keşfedilmesi ve yayılması için müzelerin bir platform sunarak araştırmalara katkı sağlamaları gerektiği hatırlatılmaktadır. Tema, günümüze kadar yapılmış müze tanımlarını geniş bir çerçevede bir araya getirerek; müzelerin, eğitim ve araştırmanın bir araya gelerek dünya anlayışımızı şekillendirdiği hayati alanlar olduğunu anlatma çabasındadır.

Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında 4 ve  9 numaralı hedefleri gündeme taşıyan tema; kaliteli eğitim ile sanayi, yenilik ve alt yapı ilişkisini kurmaktadır.

Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı 216 müze ve 145 düzenlenmiş ören yeri olmak üzere, ziyaret edilebilir 361 ünite aynı zamanda birer eğitim ve bilim kurumu olarak hizmet vermektedir. Müze  sayısı 2022 yılında 2021 yılına göre %6,4 artarak 552 olmuştur. Müzelerin 211 tanesi Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, 341 tanesi ise özel müze kategorisinde yer almaktadır. Avrupa’nın en genç nüfuslu ülkesi konumunda bulunan Türkiye’de 0-17 yaş arasındaki çocuklar TÜİK verilerine göre toplam nüfusun %26,5’ini oluşturmaktadır (Türkiye’de toplam çocuk sayısı 22 578 378’dir.). Çocuk nüfusunun %25’i 0-4 yaş, %29,4’ü 5-9 yaş, %28,5’i 10-14 yaş ve %17’si 15-17 yaş aralığındadır. Bu veriler ışığında, çocukların ve gençlerin iyi olma hâlini güçlendirecek ve gelişim süreçlerine katkı sağlayacak adımların atılması, Türkiye’de kültür politikalarının da öncelikli konuları arasında yer almaktadır. Alan araştırmaları, çocukların en erken yaşlardan itibaren sanat ile buluşmasının dönüştürücü gücüne özellikle işaret etmektedir. Hayatlarının ilk yıllarından itibaren resim, müzik, hareket, dans gibi sanatsal etkinliklerle temas etmeleri, çocukların ileriki yıllarda kültür sanata olan ilgi ve katılımlarının en belirleyici etmenlerinden biri olarak görülmektedir (Zakaras ve Lowell, 2008; Stevenson, 2014). Bu bağlamda müzelerin sanat eğitiminde okul dışı öğrenme ortamı olarak etkin kullanımı önem kazanmaktadır.

 

Millî Eğitim Bakanlığı 2023 yılında örgün  öğretim  kurumlarındaki  sanat eğitimi programlarını revize etmiştir. Ortaöğretim  Genel  Müdürlüğünce  9, 10, 11 ve 12. sınıflar için hazırlanan Sanat Eğitimi/ Görsel Sanatlar dersinin müfredatı değiştirilmiştir.   Sanat eğitimi dersi 9 ve 10. sınıflarda 1, 2 veya 3 ders saati; 11 ve 12. sınıflarda ise 1 veya 2 ders saati olarak öğrencinin tercihine göre seçilebilecek hâle getirilmiştir. Derslerin işlenişinde uygulamaya ağırlık verilmesi kararlaştırılmıştır. Sanat eğitimi dersiyle öğrencilerin sanatın genel karakteristik özelliklerini kavramaları, sanatsal duyarlılık, düşünme, yorumlama ve yaratıcılık becerilerini  geliştirmeleri;  bilinçli bir sanatsever olmaları, sanatın dünyada ortak bir dil olduğu bilincini kazanmaları ve Türkiye’yi ulusal ve uluslararası sanatsal etkinliklerde temsil etmeleri gibi kazanımlar edinmeleri amaçlanmıştır. Derste beş alana yer verilmiştir.

 

1.           Müzik

2.           Görsel sanatlar

3.           Geleneksel Türk sanatları

4.           Sahne sanatları

5.           Müze eğitimi

Öğrencilerin müze eğitimi alanında, geniş bir kültürel bakış açısı oluşturarak dünya barışına katkıda bulunabilmeleri, geçmişten günümüze gelişimin nasıl olduğunu anlayabilmeleri, hayatı anlamlandırmak için geniş bir perspektif edinebilmeleri, değişenmüzelere uyum sağlamaya yardımcı olabilmeleri ve müze ziyaretlerini yaşam biçimi hâline getirebilmeleri amaçlanmıştır. Bu kapsamda öğrencilerin eleştirel düşünme, analiz etme, değişim ve sürekliliği algılama, gözlem yapma, Türkçeyi doğru ve etkili kullanma ve sosyal katılım gibi kazanımlar elde etmesi de hedeflenmiştir.

 

Kültürel farkındalığı teşvik etmek için sanat eğitimi ve müze eğitimine duyulan ihtiyacın giderek arttığı 21. yüzyılda çağdaş becerileri geliştirme yolunda okul dışı öğrenme ortamları önemli araçlar olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuklar ve gençlerin gerek örgün eğitim süreçlerinde gerek ise serbest zamanlarında gerçekleştirdikleri kültür, miras ve kültürel farkındalık içerikli eğitimlerde sanatsal etkinliklerin kullanımı gelişimlerine pek çok açıdan olumlu katkılar sunmaktadır. Ancak bu olumlu katkılar, büyük ölçüde çocukların atölye çalışmalarına hem düzenli hem de ilgi ve keyif duyarak katılmalarına ve kendilerini yaptıkları işe vermelerine bağlıdır. Bu olumlu öğrenme ve etkileşim ortamını ise yüksek nitelikli öğrenme ortamları ve katılımlı atölyeler sağlayabilir. Bu nedenle, sanat atölyelerine erişimi artıracak planlamalar yapılırken program kalitesine ilişkin değerlendirme ve düzenlemelerin de ihmal edilmemesi gerekir. Türkiye müzelerinde çocuk ve gençler için okul dışı öğrenme süreçlerinde kullanabilecekleri atölyelerin hazırlanması, Dijital öğrenme ortamlarının ve araçlarının oluşturulması, öğretim materyallerinin hazırlanması ve uzaktan öğretim seçeneklerine yer verilmesi müzelerin erişilebilirliğini ve popülerliğini artıracaktır.

 

Küreselleşen dünyada, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, hayal gücü, yenilikçi iş gücü, teknoloji yetkinliği ve iş birliğine duyulan ihtiyaç artmaktadır. Kültürel miras, sanat ve müze eğitimi, esnek ve farklı düşünce şekilleri geliştirebilmesi, duygusal gelişimi desteklemesi ve kurulan iş birlikleri aracılığıyla öğrenme ve beceri kazanmayı geliştirmesi açısından önemlidir.  Kültür ve eğitim politikaları bu konuda paralel şekilde yapılandırılmalı, sanat ve müze eğitimi politikasının ulusal, yerel ve sivil toplum düzeyindeki tüm aktörleri, mevcut sorunların çözümüne yönelik iş birliği modelleri üzerinde birlikte çalışmalıdır. Kültürel farkındalığı teşvik eden politikaların sanat ve müze eğitiminden bağımsız kurgulanması düşünülemez.Türkiye müzeleri çağdaş sanat ve müze eğitimi politikalarının hayata geçirilebileceği fiziksel ve teknik donanıma sahip olacak şekilde ziyaretçilerle buluşmaya devam etmektedir.

KAYNAKÇA

  • Ambrose, T. ve Paine, C. (2006). Museum Basics. London: Routledge. Dana, C., J. (1999). The New Museum: Selected Writings by John Cotton
  • Dana, (ed. William Peniston). The Newark Museum and The American Association of Museums, USA: Washington D.C.
  • Falk, J. H. (2009). Identity and the Museum Visitor Experience. Walnut Creek, CA: Left Coast Press, Inc.
  • Gadsby, J. (2011). The effect of encouraging emotional value in museum experiences. Museological Review, sayı 15, 1-13.
  • Hein, G. (2012). Progressive Museum Practice: John Dewey and Democracy. USA: Walnut Creek. Onur, B. (2014). Yeni Müzebilim. Ankara. İmge Kitabevi Yayınları.
  • Stevenson, L. (2014). National creative youth development summit: Setting the agenda. Boston, MA: Massachusetts Cultural Council. Erişim adresi https://nasaa-arts.org/wp- content/uploads/2018/01/National-Summit-on-Creative-Youth-Development-Setting- the-Agenda.pdf Zakaras, L., & Lowell, J. (2008). Cultivating demand for the arts: Arts learning, arts engagement, and state arts policy (Vol. 640). Rand Corporation. Erişim adresi  https:// www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monographs/2008/RAND_MG640.pdf

 

Ceren Güneröz